top of page

... ... ...

Yazarın fotoğrafı: Uğur AkyürekUğur Akyürek

Bazı anlar var, içinden çıkamadığın.

Günler geçse de orada asılı kalmış gibi hissettiren, sanki zaman akarken senin durduğun bir boşluk gibi. Dışarıda hayat devam ederken, içinde başka ritim çalan sessiz bir oda gibi.

Geçiyor mu gerçekten? Yoksa biz mi geçmiş gibi yapıyoruz?

Bazı şeyler gerçekten geçer. Bir zamanlar büyüttüğün öfke, sana ağır gelen yük, başkalarının gözlerinden çekip aldığın bir bakış…

Gün gelir ve bunlar silinir.

Hafifler. Bir sabah uyanırsın ve fark edersin ki, dün seni paramparça eden şey, bugün yalnızca soluk bir hatıra.

Bir isim, bir sokak, bir anı, artık eskisi kadar yakmaz.

Ama bazı şeyler… bazı şeyler geçmez.

İçinde iz olarak kalır. Bazen bir şarkının ilk notasına gizlenir.

Bazen bir koku seni eskilere geri götürür. Bazen de bir sokaktan geçerken hiç beklemediğin şey seni yakalar ve o ana geri ışınlanırsın.

Zamanı ilerliyor sanırsın ama aslında o, seni bir labirentin içinde gezdiriyor gibidir.

Aynı döngülerin içinde bir yerlere çarpıyor, bazen kırılıyor, bazen de kendi kendine iyileşiyorsun. Ama gerçekten çıkabiliyor musun?

Belki de zaman sadece unutalım diye akmaz. Belki bazı şeyleri geride bırakmamız değil, gerçekten görmeyi öğrenmemiz için döner durur.

Çünkü bazı şeyler geçmez. Ama belki, onları taşımayı öğreniriz.

Sonra bir gün, geçmişin gölgesi gözlerinde kaybolur. Ve fark edersin ki, ağırlık dediğin şey artık sırtında değil, sadece bir yankı gibi hafifçe kulağında çınlıyor.

İşte o zaman, gerçekten geçmiş olur.

... ...

Bazı insanlar unutmayı çözüm olarak görür. Geçmişin yükünden kurtulmak için onu gömmek, üzerine yeni hikâyeler yazmak…

Ama unuttuğunu sandığın şeyler, gece uykunun en derin anında geri döner.

Öyle ya da böyle, insan geçmişini taşır.

İşte o yüzden, James Joyce’un şu sözü hiç eskimez:"Geçmiş, asla ölmeyen bir kabustur."

Geçmişten kurtulamayız. Sadece onunla nasıl yaşayacağımızı öğrenebiliriz.

Kimi insanlar yaralarını göstererek yaşar, kimileri ise onları öyle derine saklar ki, neredeyse kendileri bile unuturlar. Ama geçmiş, sadece üstü örtülen bir mezarsa, o zaman insan yaşarken bile bir hayalete dönüşmez mi?

... ... ...

Bir gün, sokaktan geçerken çocukluğundan bir anı gözünün önüne gelir.

Koku seni yıllar öncesine taşır. O an fark edersin ki, sen sandığından daha fazla geçmiştesin.


"İstanbul’un en güzel yanı, hatıraları saklamasıdır. Her köşesi, kaybolan bir zamanın gölgesini taşır." Orhan Pamuk...

Belki de bazı şehirler, bazı insanlar gibi, geçmişi unutmamayı seçer.

... ... ...

Zamanı ilerliyor sanırsın ama aslında o, seni bir labirentin içinde gezdiriyor gibidir.

Aynı döngülerin içinde bir yerlere çarpıyor, bazen kırılıyor, bazen de kendi kendine iyileşiyorsun. Ama gerçekten çıkabiliyor musun?

Belki de zaman sadece unutalım diye akmaz. Belki bazı şeyleri geride bırakmamız değil, gerçekten görmeyi öğrenmemiz için döner durur.

Belki de haklıydı Virginia Woolf, şu sözleriyle:"Hayat, bir anıların birleşiminden ibaret değil midir?"

Çünkü bazı şeyler geçmez. Ama belki, onları taşımayı öğreniriz.

Sonra bir gün, geçmişin gölgesi gözlerinde kaybolur. Ve fark edersin ki, ağırlık dediğin şey artık sırtında değil, sadece bir yankı gibi hafifçe kulağında çınlıyor.

İşte o zaman, gerçekten geçmiş olur...


Aky mart 25




 
 
 

Komentáře


Get on the list /

Thanks for submitting!

@2023 by Ugur Akyurek

bottom of page